TÜRKİYE'DEKİ Cami, Kervansaray ve Kiliseler
Fatih Camisi,
II. Mehmet 12 Havari Kilisesi’ni (Havariyun Kilisesi) yıktırıp yerine 1463-1470 yılları arasında İstanbul’un ilk selatin camisini yaptırdı. Ancak 16. ve 18. yüzyıllarda cami depremler yüzünden hasar gördü ve III. Mustafa döneminde orijinal cami planından farklı bir biçimde inşa edilen şimdiki barok tarzındaki cami yalnızca 1771 yılma tarihlenir. Güller ekili bahçesi görülmeye değerdir. Sultan II. Mehmet’in türbesi ayrıntılı barok tarzında bir hayal iken eşi Gülbahar Hatunun türbesi klasik Osmanlı tarzıyla daha uyumludur. Bahçesindeki cadı şapkası şeklindeki şadırvan, büyüleyicidir.
Fener,
Rum Ortodoks Patrikhanesi çevresinde vaktiyle Rumların çoğunlukta olduğu Eminönü ve Eyüp arasındaki Haliç’in kabaca yarı mesafesini kaplayan eski bir semttir. Adı Yunanca cpavdpıov olup meşale, sokak lambası, ışık yayılan yer anlamına gelmektedir. Bizans döneminde denizcilerin yönlerini bulmak için kullandıkları, tepesinde fener olan bir sütun Haliç kıyısında duruyordu. 18. ve 19. yüzyıllar boyunca Osmanlı Devleti’nde iktidar konumlarmı ele geçiren ve Avrupa’daki bölgelerin valilik görevini üstlenen (Phanariotes) Fenerliler olarak rılan, varlıklı ve nüfuzlu Rumlar şimdi bazıları çeşitli derecelerde harap olmuş Fener’deki köşklerini inşa ettiler.
Fethiye Camisi,
Tanrı’nın Kutsanmış Annesi veya Theotokos Pamma-karistos Kilisesi 11. ve 12. yüzyıllarda inşa edildi. Geç Bizans döneminde bu kilisenin güney tarafına bir yan şapel eklendi ve zarif mozaiklerle süslendi. Kilise 1591 yılında III. Murat tarafından Azerbaycan ve Ermenistan’ın fethedilmesi şerefme camiye dönüştürüldü. Binanın ana gövdesi bugün camisi olarak kullanılırken, mozaikleri temizlenmiş ve restore edilmiş kısmı artık bir müzeye dönüştürülmüştür. Fatih’in oldukça uzak bir tarafında bulunur.
Gül Camisi, hayatına yapınm hatlarından anlaşılacağı üzere Rum Ortodoks haçı şeklinde zemin planı ile inşa edilmiş bir Bizans Kilisesi olarak başladı. Orijinal kilise, ya Aziz Theodosia rahibe manastırına ya da hayırsever İsa’nın manastırına ait olarak tanımlandı ve 28 Mayıs 1453 olaylarında rolü vardı. O gün, Azizler bayramı arifesinde İmparator XI. Konstantin patrikle birlikte gül çelenkleri ile donatılmış kilisede dua etmeye gitti. O gün Konstantin’in halk arasında görüldüğü son zamanlardan biriydi; kısa bir süre sonra şehri savunmak için surlara geri döndü. Birçok kişi bütün geceyi kilisede şehrin kurtuluşu için dua ederek geçirdi. O gecenin sabahında Osmanlı birlikleri kilisenin yakınındaki şehir surları kırarak hala çiçeklerle bezenmiş olan kiliseye girdiler ve içeride toplanmış herkesi esir aldılar.
Gülfem Hatun,
Üsküdar’da Aziz Mahmut Hüdayi türbesinin bulunduğu bir semttir. Muhteşem Süleyman’ın eşlerinden birinin adını almıştır. Gülhane Parkı, Eminönü’nde bulunan, Topkapı Sarayının Osmanlı dönemindeki eğlence meydanlarının büyük bir kısmını içine alan büyük bir kent parkıdır. Sultan ve maiyetindekiler bu alanları avlanma, ok atma ve benzeri faaliyetler için kullandılar. Gülhane 1912 yılında halka açıldı.
Harbiye,
Şişli ilçesine bağlı olan Harbiye’de askeri bir müze bulunmaktadır. Havariyun (12 Havari) Kilisesi, 4. yüzyılda Büyük Konstantin’in hükümdarlığı sırasında havarilerin kutsal emanetlerinin yanında kendisinin ve haleflerinin mezarlarını barındırmak maksadıyla inşa edilmiş olan kilise vaktiyle Ayasofya’nın ardından ikinci derecede önem taşıyan bir kiliseydi ve başkentin en uğrak yerinde olduğu için Konstantino-polisliler tarafından sık sık ziyaret ediliyordu. 6. yüzyılda Jüstinyen ve Theodora tarafından yeniden inşa edilmiş ve 9. yüzyılda I. Basil zamanında genişletilmiştir. 1204 yılında Haçlılar ve Venedikliler kilisenin varlıklarını yağmaladılar. Fetihten hemen sonra II. Mehmet kiliseyi ilk piskoposu Gennadius’a verdi, ancak kısa bir süre sonra sultan harap olmuş kiliseyi tamamen yıktırdı ve yerine bu göze çarpan tepede 1463-1470 yılları arasında Fatih Camisi’ni inşa ettirdi. Günümüz kayıtlarına ve yaşayan tasvirlere göre kilise, daha sonra Venedik’teki San Marko kilisesinin mimarları tarafından örnek alınan haç biçiminde inşa edilmiştir.
Hidiv Kasrı,
Kanlıca üzerindeki Çubuklu sırtlarında alyan mimar Delfo Seminati tarafından 1907 yılında inşa edilen art nouveau tarzı bir saraydır. Hıdivler Osmanlı eyaleti Mısır’ın soydan gelen yöneticileridir. Mısır, Osmanlı İmparatorluğundan ayrılıp bağımsızlığını kazanınca Mısır’ın son hıdivi Abbas Hilmi Paşa XXXV. Osmanlı sultanı V. Mehmet Reşat tarafından görevinden alındı. Gelinen noktada Abbas Hilmi Paşa ailesi ile birlikte Hidiv Kasrı’na yerleşti. Aile, 1930’larda İstanbul’u terk ettikten sonra Hidiv Kasrı İstanbul Büyükşehir Belediyesine dev-roldu ve akabinde bakımsızlığa terk edildi. 1982’de Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu (TURİNG) kasrı onardı ve kasır 1984 yılında otel, restoran ve kafeterya olarak yeniden hizmete girdi.
Hipodrom, bakınız At Meydanı.
Hormisdas Sarayı, günümüzde Sirkeci Garı’ndan Marmara kıyısı boyunca şehrin güney banliyölerine uzanan tren yolunun kapladığı bölgede duruyordu. İmparator )üstinyen tahta çıkmadan önce burada yaşadı ve 6. yüzyılda Aziz Sergios ve Bakhos (Sergius and Bacchus) Kilisesini bu saray ile Sultanahmet’in aşağısında şimdiki Kadırgada bulunan Aziz Peter ve Paul Kilisesi arasına inşa ettirdi.
İbrahim Paşa Sarayı,
Sultanahmet’teki Hipodromun batı ucunda bulunan Muhteşem Süleyman tarafından devlet kademelerinde yükselmesi sağlanan Rum kökenli Sadrazam İbrahim Paşa tarafından inşa edilen erken dönem bir Osmanlı köşküdür.
İskele Camisi
Üsküdar kıyısında bulunan Mihrimah Sultan Camisi’nin resmi olmayan adıdır. Türkçede “iskele” adı, İtalyanca skala’dan (basamak veya iniş yeri) gelmektedir, cami de buradaki iskelenin yukarısına oturtulmuştur. 1546-1548 yılları arasında Sinan tarafından Muhteşem Süleyman’ın kızı ve Sadrazam Rüstem Paşanın karısı olan Mihrimah Sultan için inşa edilmiştir. Cami, iskeleye bakan güneşlik gibi sarkan geniş revağı ile kendini göstermektedir.
Kapalıçarşı,
1455 yılında II. Mehmet, Konstantinopolis’teki ilk sarayının yanma giysi ve mücevher satılan büyük bir kapalı çarşı inşa ettirdi. Çarşı, içindeki 3000 adet dükkânı ve 61 sokağıyla dünyadaki en büyük kapalı çarşılardan biridir. Çarşının ortasında, buradaki değerli eşyaların korunacağı geceleri kilitlenen bir mücevher çarşısı Cevahir Bedesteni vardır.
Kariye Camisi veya “Kariye St. Savoir Manastırı”
11. yüzyıldan kalma bir Bizans kilisesidir. 14. yüzyılda Bizans valisi ve imparatorun danışmanı Theodore Metochites giriş salonunu ve yan şapeli süslemek için mozaikler ısmarladı. Bu mozaikler Bizans sanatının övünçleri arasındadır.
Konstantin Sütunu (Çemberlitaş Sütunu),
MS 330 yılında Büyük Konstantin in emriyle dikilmiş bugün Yeniçeriler Caddesi olarak bilinen Divanyolu Caddesinde bulunan abidevi bir sütundur. Türkçede adı Çemberlitaş Sütunu olarak geçer. Konstantin bu sütunu Roma İmparatorluğu’nun yeni başkenti Yeni Romanın ilanı anısına diktirdi.
Sen Antuan Kilisesi,
Beyoğlu İstiklal Caddesi yakınında bulunmaktadır. 18. yüzyılda, İstanbul’da İtalyan cemaati için Venedik Gotik tarzında inşa edilen en büyük Roma katolik kilisesidir.
XXIII. Papa John papalığa seçilmeden önce Türkiye’nin Vatikan elçisi olarak on yıl boyunca bu kilisede vaaz verdi. Türkçeye hâkimiyeti, İstanbul ve Türk insanına aşkı sebebiyle Türk Papa olarak biliniyordu.
Şehzade Camisi, bu devasa yapı Sinan’ın 1548 yılında tamamladığı ilk büyük camidir. 1543’te ölen Muhteşem Süleyman’ın oğlu Şehzade Mehmet anısına yapılmıştır. Mehmet’in türbesi caminin anıtsallığına karşın Sinan'ın küçük ölçekte yaptığı en güzel eserlerinden biridir.
Selimiye Camisi,
Edirne’de bulunan bu cami 1568-74 yılları arasında inşa edilmiştir ve Sinan tarafından “en muhteşem eseri” olarak sunulmuştur. Sokullu Mehmet Paşa Camisi, Muhteşem Sultan Süleyman’ın torunlarından Esmahan Sultanla evli Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa için 1572 yılında Kadırga semtinde inşa edilmiş Sinan’ın en güzel küçük camilerinden biridir.
Sinan, ölçülü ama çok şatafatlı iç dekorasyonunda, dönemin en güzel İznik çinilerini kullandığı camiyi ve ona bağlı yapıları Hipodromun bulunduğu düzlükten Kadırga Limanı’na inen dik yamaçta ustaca konumlandırmıştır. Stamboul, yabancıların İstanbul adını doğru telaffuzuyla söylemeye çalıştıklarında ortaya çıkan söyleyiş biçimidir.
Böylece İstanbul adı İngilizce sözlüklere girdi ve Graham Green’in İstanbul Treni gibi romanlarda entrika ve egzotizmin simgesi oldu. İstanbul, genel hatlarıyla Haliç’in güney tarafındaki Bizans döneminin duvarlarla çevri Konstan-tinopolis şehrini kuşatan eski şehri ifade eder.
Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi (Aydınlatıcı Aziz Gregor), Kuzguncuk’taki bir Ermeni kilisesidir. Sultanahmet, bölgenin adını aldığı Sultanahmet Camisi’nin bulunduğu semttir. Burası Ayasofya ve Topkapı Sarayı dahil tarihi mekanların bir çoğunun bulunduğu yerdir.
Sultanahmet Camisi, içi yoğun bir biçimde ağırlıklı olarak mavi renkte çinilerle dekore edilmiş, batılıların Mavi Cami adını verdiği camidir. İsmini aldığı bölgede konumlanan cami I. Ahmet’in padişahlığı zamanında imparatorluğun baş mimarı Sinan’dan sonra gelen Sedefkâr Mehmet Ağa tarafından 1609-1616 yılları arasında inşa edilmiştir.
1616 yılında tamamlandı. Süleymaniye Camisi, İstanbul’da inşa edilmiş olan dördüncü imparatorluk camisidir. I. Süleyman tarafından sipariş edilen ve Sinan tarafından tasarlanan cami şehrin yedi tepesinden birini taçlandırır ve Haliç’e hâkim bir konumdadır.
Bu Sinan’ın belki de en muhteşem çalışmasıdır, kendisi camiyi en iyi eseri olarak tanımlamasa da (bu övgüyü Selimiye Camisine bahşetmiştir), Süleymaniye Külliyesi içine gömülmeyi tercih etmiştir ve türbesi, etrafı duvarlarla çevrili bahçenin dışında bulunmaktadır.
1550-1557 yılları arasında inşa edilen caminin yapımında aşağı yukarı 3523 kişi çalıştı.
1766 yılında meydana gelen bir depremden ve silah deposu olarak kullanıldığı ve cephanenin bir kısmının tutuşturulup ateşe verildiği I. Dünya Savaşı’ndaki bir yangından sağ çıktı. O zamandan beri restore ediliyor.
Yorumlar
Yorum Gönder