A - Tarihsel Yer Adları Dizini
Tarihsel Yer Adları Dizini
A - Tarihsel Yer Adları Dizini
Altın Boynuz (Haliç),
Eski şehri Beyoğlu’ndan ayıran ve Boğaz’la kesişme noktasından 7 km. kadar içeriye doğru akan kıvrımlı medcezirsel bir haliçtir. İngilizce anlamı kabaca Grekçe Kepdrıoç Kö^tioç, Keratios Kolpos’tan gelir; Türkçe'de ise körfez anlamına gelen Haliç’tir. Boynuzun meydana getirdiği doğal liman İstanbul’un konumu için büyük bir avantaj sağlar.
Altın Kapı,
İmparator I. Theodosius’un hükümdarlığı zamanında (378-395) ihtimalle 386 yılında Vizigotlara karşı kazandığı zaferin anısına inşa edilmiş bir zafer takıdır. Altın Kapı olarak adlandırılmasının sebebi şehir surlarının yaldızlı bronz plakalarla kaplı olmasıdır. Bizans devri boyunca Altın Kapı önemli seferlerden dönen imparator ve generallerin zafer kapısı olarak kullanıldı. Böyle bir meşhur olay, İmparator Heradius’un 628’de İran Sasanilerine karşı yaptığı başarılı sefer sonrasında Kudüs’ten çaldıkları Kutsal Haç’ı Konstantinopolis’e getirip zaferle kapıdan geçmesiydi. Atlı arabası dört fil tarafından çekildi. Türkler II. Mehmet zamanında Avrupa yakasından gelecek saldırılara karşı şehri savunmak için Yedikule’yi inşa ettiler.
Arnavutköy,
Boğaz’ın Avrupa yakasında Bebek ile Ortaköy arasında bulunan bir kıyı semtidir. Osmanlılar Arnavut mübadilleri getirip buraya yerleştirmiştir. On dokuzuncu yüzyılda Arnavutköy’ün nüfusu ağırlıklı olarak yahudilerden oluşuyordu ancak çoğunluğu 1877’deki feci yangından sonra burayı terk ettiler. Arnavutköy’ün tepelerinde eski adı Robert Kolej olan Boğaziçi Üniversitesi vardır.
Asmalımescit,
Asmalarla kaplı küçük cami anlamına gelen ismini, meyhane ve lokantalarla dolu İstiklal Caddesi ile Pera Palas Oteli arasındaki uzun caddeden alan Beyoğlu gece hayatının yaşandığı bir semttir. Geleneksel olarak sanatçıların ve aydınların uğrak yeri olmuştur.
At Meydanı,
Bizans zamanında araba yarışlarının, sirklerin ve diğer popüler eğlencelerin yapıldığı 100.000 seyirci kapasiteli Bizans Hipodromunun Türkçe'deki adıdır. 532’deki Nika İsyanı sırasında ayaktakımının Ayasofya Kilisesi dahil kentin büyük bir bölümünü tahrip etmesinin ardından Jüstinyen’in bu ayaklanmayı bastırmak için 30.000 kişiyi At Meydanında katlettiği bazı olaylar dahil olmak üzere politik gösteriler de zaman zaman burada yapılıyordu.
Atik Valide Camisi: 1547 yılında inşa edilmiştir. Sinan’ın en iyi camilerinden biri ve son büyük eseridir. İstanbul’un Asya yakasındaki Üsküdar meydanının arkasındaki tepededir. Cami II. Selim’in Venedikli karısı ve II. Murat’ın annesi olan Sultan Nurbanu’nun siparişiyle yapılmıştır.
Aya İrini veya “Kutsal Barış”: bugün Topkapı Sarayı’nın duvarları içinde kalan, İstanbul’daki en büyük ikinci Ortodoks kilisesidir. 4. yüzyılda bugünkü Aya İrininin bulunduğu alanda bir kilise kuruldu. Büyük Jüs-tinyen zamanındaki Nika İsyanı sırasında imha edilen kilise 6. yüzyılda Jüstinyen şehri yeniden yapılandırırken tekrar restore edildi. Günümüze kilisenin yalnızca yapı iskeleti kalmıştır.
Ayasofya: Kutsal Bilgelik Kilisesi 360 yılında tahsis edilmiş, ancak daha sonra Aya İrini gibi Nika İsyanı sırasında tahrip edilmiş ve Büyük Jüstinyen zamanında yeniden inşa edilmiştir. Yeniden inşa edilmesi sırasındaki Yunan mimarları bir fizikçi olan Miletli İsidoros ile bir matematikçi olan Trallesli Anthemius’tur. Fetihten sonra kilise camiye dönüştürüldü ve 1935 yılında Mustafa Kemal tarafından müzeye dönüştürülene dek Müslümanlar ibadetlerini burada gerçekleştirdiler.
Ayios Yorgios: Kuzguncuk’taki Hagios Georgios Rum Ortodoks Kilisesi, zamanında etnik açıdan çeşitli bu toplumda yaşayan büyük orandaki Rum nüfusunun ihtiyaçlarını karşılıyordu. Yan şapelinde dikkate değer ikonalar mevcuttur.
Aziz Peter ve Aziz Paul Kilisesi: 6. yüzyılın erken zamanlarında yeni kilisenin inşası için yıkılan Aziz Sergius ve Bacchus kiliselerinin olduğu alanda bulunan eski bir kilisedir.
Aziz Sergius ve Bacchus Kilisesi: camiye dönüştürülünce “Küçük Ayasofya” adını aldı. Ayasofyanın inşasının hemen ardından muhtemelen 527-536 yılları arasında inşa edildi. Kilise, 55’te Papa Vigilius İmparator Jüstinyen tarafından Roma’dan Konstantinopolis’e çağrıldığında onu yakalaması emredilen imparatorların askerlerinden kaçarak kiliseye sığınmak istediği Bizans’ın teolojik tartışmaları tarihindeki dramatik bölümün bir sahnesi oldu. Daha sonra putkırıcılık döneminde, manastır, eylemin merkezlerinden biri haline geldi.
Yorumlar
Yorum Gönder